New York’ta 30’larının başındaki Zohran Mamdani iddialı biçimde düşünme biçimlerimizde değişiklik yapmaya hazırlanıyor. Konu sadece New York seçimlerini sosyalist, Müslüman bir göçmenin kazanması değil. Hikâyede ABD’de sermaye başta olmak üzere müesses nizamın yerleşik gücünü sınırlama manifestosu da var. Mamdani bu meşakkatli konuda dişli bir ortak bulmuş gibi: Lina Khan.
New York’ta Yeni Bir Dalga
New York’ta sosyalist ve Müslüman kökenli göçmen bir siyasetçi olan Zohran Mamdani’nin belediye başkanı seçilmesi, dünya gündemini hâliyle çok farklı açılardan sarstı; ama benim dikkatimi çeken, hikâyenin içinde bir “anti-tröst yankısı” olmasıydı.
Henüz 33 yaşındaki Mamdani, geçiş dönemini yönetecek dört kişiden biri olarak 36 yaşındaki Federal Ticaret Komisyonu’nun (FTC) eski başkanı Lina Khan’ı seçti. Kulağa teknik bir haber gibi gelebilir ama aslında bu tercih, rekabet politikasının Amerikan siyasetinde artık bir “teknokrasi alanı” olmaktan çıkıp, açık bir ideolojik cepheye dönüştüğünün göstergesi.
Washington’dan New York’a Taşınan Mücadele
Khan, 32 yaşında FTC’nin tarihindeki en genç başkan olduğunda, “Amazon’s Antitrust Paradox” makalesiyle oldukça ses getirmişti. Onunla birlikte “tüketici refahı standardı”nın hâkimiyeti sarsıldı; büyük şirketlerin sadece fiyat etkisine göre değil, ekonomi ve demokraside yarattıkları güç yoğunlaşmasına göre de denetlenmesi gerektiği fikri yeniden merkez sahneye çıktı. FTC’deyken Meta, Microsoft ve Amazon’a karşı açtığı davalarla, rekabet hukukunu adeta bir “ekonomik adalet” aracına dönüştürmeye çalıştı. Ancak bu hamleler, hem mahkemelerde hem de sermaye çevrelerinde sert duvarlara çarptı.
Şimdi Khan sahnenin başka bir yerinde. Columbia Law’daki kürsüsüne döndü, popüler podcast’lerde görünüyor, ama en önemlisi Mamdani’nin ekibinde kentin ekonomik politikalarını şekillendirecek isimlerden biri. Yani Washington’da yapamadığı dönüşümü, New York’un belediye koridorlarında denemeye hazırlanıyor. Bu, “anti-tröst”ün sadece bir hukuk meselesi değil, aynı zamanda bir siyasi manifesto olduğunun da ilanı.
Anti-Tröstten Politik Manifestoya
Mamdani, kampanyasında “şehirdeki çocuk bakımını kamusallaştırmak, konut krizini çözmek ve büyük paranın siyaseti belirlemesine son vermek” gibi vaatlerde bulundu. Lina Khan’ın bu vizyonun ekonomik mimarlarından biri olması şaşırtıcı değil. FTC’de başlattığı rekabet-emek-eşitsizlik üçgeni şimdi şehir ölçeğine indiriliyor: tekelleşmenin gıda fiyatlarından kiralara, hatta zamanımızı nasıl harcadığımıza kadar her şeyi şekillendirdiği bir dönemde, Khan için yerel yönetim de yeni bir cephe.
Bir bakıma bu hikâye, rekabet hukukunun toplumsal anlamını yeniden hatırlatıyor. 1890 tarihli Sherman Act’ten beri antitröst, yalnızca “fiyat” değil, “özgürlük” meselesi olarak tanımlanmıştı. Khan da tam bunu söylüyor: “Ekonomik sonuçlar bir kader değil, alınan siyasi kararların sonucudur.”
Kimi yatırımcılar onu “iş dünyasının düşmanı” olarak görse de, halkın gözünde “kurumsal güce karşı duran” bir figüre dönüşmüş durumda. Üstelik ironik biçimde, onu en çok eleştiren Elon Musk gibi isimler bile artık rekabet denetiminin siyasetteki ağırlığını kabul etmek zorunda.
Sosyalist, Müslüman ve Göçmen Antitröst
Mamdani-Khan ortaklığı bu nedenle yalnızca New York’un değil, belki de Demokrat Parti’nin geleceğinin laboratuvarı olabilir. Biden döneminde uygulamaya konan “kurumsal gücü sınırlama” ajandası, Trump sonrası dönemde zemin kaybederken, Khan şimdi o çizgiyi sosyalist, Müslüman ve göçmen bir kimlik temelinde “yerelden yeniden inşa” etmeye soyunuyor. Khan, bir zamanlar federal mahkeme salonlarında kaybettiği davaları, şimdi belediye bütçelerinde kazanabilir. Amerika’daki bu beklenmedik değişimin antitröst düşünce ve uygulama pratiğinden aldığı destek oldukça ilginç ve takibe değer.