20/12/2025
Blog

Dijital Pazarlar Yasası, Apple Soruşturması Ve Ödeme Hizmetleri: Bize Ne Faydası Olacak?

  • Aralık 2, 2025
  • 0

10/6/2024 Geçtiğimiz hafta Rekabet Kurulu Apple hakkında Soruşturma açtığını duyurdu. Konuyu yakından takip edenler bu haberi duyduklarında çok şaşırmadılar. Zira Türk rekabet otoritesi dijital ekonomi alanında dünyanın en

Dijital Pazarlar Yasası, Apple Soruşturması Ve Ödeme Hizmetleri: Bize Ne Faydası Olacak?

10/6/2024

Geçtiğimiz hafta Rekabet Kurulu Apple hakkında Soruşturma açtığını duyurdu. Konuyu yakından takip edenler bu haberi duyduklarında çok şaşırmadılar. Zira Türk rekabet otoritesi dijital ekonomi alanında dünyanın en etkin rekabet otoritelerinden biri. Tek başına Google, Türkiye’de rekabet hukuku soruşturmalarını beşlemiş durumda. Google’ın yanısıra Meta, Alibaba (Trendyol), Sahibinden, Booking gibi dijital alanının devlerinden Nadir Kitap gibi daha küçük oyunculara kadar çok sayıda firma ‘yeni tip rekabet ihlalleri’ kapsamında soruşturmalara maruz kalıyorlar.
 
Rekabet Kurumu bir yanda dijital alandaki soruşturmalarına tam gaz devam ederken bir yanda da ilk defa iki yıl önce gündeme gelen kanun değişikliği bekliyor. Rekabet Kanunu’nda AB’deki Dijital Pazarlar Yasası’na (Digital Markets Act – DMA) benzer değişikliklerin yapılması planlanıyor ve bu konu zaman zaman hararetleniyor.
 
Yeni tip rekabet ihlalleri, Apple’a soruşturma, dijital pazarlar yasası… Bu kavramlar konuya aşina olanlar için bir şeyler ifade etse de çoğumuz için – haklı olarak – hiçbir anlam ifade etmiyor. Merak edip Rekabet Kurulu’nun bir gerekçeli kararını okumaya kalksanız, ortalama 150 – 200 sayfa çıkıyor karşımıza. Yeri geliyor insan iki twit okumaya üşeniyor bu çağda. DMA desek, kavramları bir dert, getirilen yeni kuralları anlamak ayrı bir dert.
 
Hal böyle olunca ben de halk için ekonomi gazeteciliğine heves ederek bu konuların vatandaşa bakan yönünü anlatmaya karar verdim. Amacımız basit. Hayatın içinden tek bir alan seçeceğiz. Bu, ödeme hizmetleri olacak. Kanun değişikliği tartışmalarının ve açılan soruşturmaların ödeme hizmetleri alanında hayatımıza nasıl dokunacağını, ödeme alışkanlıklarımıza ve cebimize nasıl yansıyacağını anlamaya çalışacağız. Örneğimiz Apple üzerinden olacak ama söylediklerimiz diğer dijital devler için de geçerli olabilecek.
 
DMA Dedikleri…
 
Kanun çalışmaları ile başlayalım. Gerçi bizde henüz kanun yok, taslak var. O taslak da ne zaman kanunlaşır, meçhul. Ama olsun, Avrupa’da hazır çıkmışı var. Üstelik neredeyse bizdeki taslak ile aynı. Dolayısıyla ilk hedefimiz bu meşhur DMA’in temel mantığını kısaca ve basitçe anlamak.
 
DMA’in temel mantığını basit: Dijital ekonomiyi organize sanayi bölgesine benzetirsek, bazı hizmetler de bu sanayi bölgesinin otoyolları gibi. Onlar olmadan olmuyor. Şirketler bu hizmetlere eşit şartlarda erişemeyince, pazardaki hakkaniyet bozuluyor. Otoyolun kontrolünü elinde bulunduran az sayıda firma ‘kendi yiyor salkımı ele veriyor talkını’. DMA’de bu hizmetlere ‘Temel Platform Hizmetleri’ deniyor. Her birinin teknik isimleri olsa da temelde, Microsoft Office, Android, IOS gibi işletim sistemleri; Google gibi arama motorları; Amazon, Alibaba gibi çevrimiçi aracılık hizmet sağlayıcıları; Google Play  Store, Apple Store gibi uygulama mağazaları; Tiktok, Facebook, Instagram gibi sosyal medya uygulamaları; Youtube gibi video uygulamaları ve Whatsapp gibi  haberleşme uygulamaları dahil dijital alanda aklınıza gelebilecek tüm devler sundukları hizmetler ile bu kapsamda yer alıyor. Bir de ‘yan hizmetler’ var. Bunlar da temel platform hizmetleri bağlamında ya da bu hizmetlerle beraber sunulan hizmetleri işaret ediyor. Ödeme hizmetleri bunlardan en öne çıkanı. Yani Apple size gelip ‘hazır uygulama mağazama kadar gelmişken buradan indirdiklerinizde ödeme yapmak için de bi zahmet Apple Pay’i kullanın’ derse o zaman bu ödeme hizmeti uygulama mağazası hizmetinin yanında, onunla beraber sunulan bir yan hizmet oluyor. Son olarak DMA diyor ki; ben bu belirttiğim alanlarda belirli ciro eşiklerini ya da ticari kullanıcı sayısını geçen firmaları ‘gatekeeper’ olarak tayin ederim ve onların uyacakları özel kurallar belirlerim. Gatekeeper Türkçe’ye genellikle geçit bekçisi olarak çevriliyor.
 
Hayatın İçinde DMA
 
DMA’in temel mantığını hala anlamamış olabilirsiniz. Sorun değil. Yalnız değilsiniz. Aklınızda sadece şu kalsa yeter: Avrupa’da dijital devler için kurallar getiren DMA’de ödeme hizmetlerine de etki edebilecek yeni kurallar var. Peki bu yeni kurallar Beyaz Yakalı John’un hayatını Avrupa’da nasıl etkileyecek, biz bunun peşindeyiz. Gelin ona bakalım.
 
DMA’in 5. maddesi basit ama önemli bir şey yapıyor ve ödeme hizmetlerini geçit bekçilerinin sunduğu temel platform hizmetlerinden ayırıyor. Ayırıyor da ne oluyor? Beyaz Yakalı John bu kanundan önce Apple Store’a girip bir oyun indirip o oyunun içinde satın alma yaptığında mecburen Apple Pay’i kullanıyordu ve Apple bunun için yüklü bir komisyon tahsil ediyordu. Bu komisyon meselesine sonradan yeniden geleceğiz. Ama bu aşamada önemli olan yasa öncesinde oyunun geliştiricilerinin Apple üzerinden dağıttıkları oyunda Apple Pay haricinde ödeme alternatiflerini sunamıyor olmaları. İşte DMA sayesinde artık sunabilecekler. Dolayısıyla John da oyun oynarken satın almalarında Apple Pay haricinde diğer alternatiflere ve muhtemel daha avantajlı koşullarda erişebilecek.
 
Bunu biraz daha teknik ifade edecek olursak, mobil ödeme hizmetlerine ilişkin olarak, son kullanıcılar cihazlarına önceden yüklenmiş varsayılan ödeme cüzdanını kullanmak zorunda kalmayacak, bu cüzdanı başka bir ödeme cüzdanı ile değiştirebilecek veya cihazlarına önceden yüklenmiş cüzdanla birlikte çalışacak üçüncü taraf bir ödeme cüzdanı yüklemeyi tercih edebilecekler. Yani DMA John’a seçme hakkı veriyor. Seçenekler çoğalınca doğal olarak John’un cebinden çıkan azalıyor. Bu anlattıklarımızın uygulama geliştiricileri bakımından doğal sonucu Apple’ın ödeme hizmetleri ve kimlik doğrulama teknolojileri gibi hizmetlerini kullanmak mecburiyetinde kalmamaları. Dahası Apple, Apple hizmetlerinden yararlanan kullanıcıların verilerini John’un uygulamasından elde ettiği verilerle birleştirerek büyük veri havuzunu daha da genişletemeyecek.
 
Sen Geliştirdin Ama Benimle Paylaş Kuralı:
 
DMA’in AB insanının hayatında görünür değişiklikler yapacak olan kısmı ise Apple gibi geçit bekçilerinin işletim sistemlerine, donanımlarına ve yazılım özelliklerine açık erişim sağlamak zorunda olmaları. Bunun Türkçesi – ödeme hizmetleri alanı bakımından – şu: Telefonlar aracılığıyla temassız ödeme yapılmasını sağlayan NFC teknolojisi Apple dışındaki üçüncü taraf mobil ödeme cüzdanlarının erişimine açılacak ve bunların kullanımı yaygınlaşacak. Cihaz Apple’ın, teknoloji Apple’ın ama kanun halkın. Ve o kanun – şimdilik burada tartışmayacağımız gerekçelerle – bu teknolojiyi erişime aç diyor.
 
İşte bu durum AB’deki vatandaşların hayatlarında gözle görülür etkiler yaratacak. Günümüzde Apple Pay bazı ülkelerde anlaşmalı olduğu sınırlı sayıda banka ve finansal teknoloji şirketi ile işbirliği yapıyor ve bu kuruluşların kartlarının NFC sistemine kaydedilmesine izin veriyor. Bu şanslı grup telefonlarının yan tuşuna basıp hızlıca ödeme yapıyor ve zevkten dört köşe oluyor. NFC erişimi olmayanlar ise ödeme cüzdanlarını ya da banka uygulamalarını açıp QR kodu taratmak zorunda kalıyorlar. Türkiye’de durum farklı olsa da QR kodları dünya genelinde farklı standartlarda belirlenen ve birlikte çalışma konusunda sorun çıkaran parçalı yapılar. Küresel ödemelerin entegrasyonuna engel. NFC yeteneklerine erişim kısıtlamalarının kaldırılması, bankaların ve finteklerin, POS ödemelerini kolaylaştırmak için mobil NFC teknolojisine dayanan uygulamalar sunmalarına olanak tanıyacak. Bu hareket, Avrupa tüketicileri için POS ödeme deneyimini basitleştirmeye ve yükseltmeye, ödeme seçeneklerini genişletmeye yönelik önemli bir adım anlamına gelecek ve ödeme hizmetleri sektörünün potansiyelini genişletecek.
 
Hayat Sadece John’a mı Güzel?
 
Bu düzenlemeler AB’de yerleşik vatandaşların hayatlarında ödeme hizmetleri bakımından önemli değişiklikler yaratacak. Peki benim vatandaşımın boynu bükük mü kalacak? Hem evet, hem hayır. Yukarıdakilerin yapılmasına imkân tanıyan yasal düzenlemeler henüz Türkiye’de yok. Rekabet Kanununda bu yönde değişiklik yapılması önerisi ilk olarak iki yıl önce gündeme geldi. Arada ne yasalar geçti ama bu değişiklik hala yasalaşamadı. Yasalaşırsa benzer tartışmaları Türkiye için de yapmak mümkün olacak. E tabi bir de Apple Pay’deki NFC uygulamasının Türkiye’de aktif olması gibi ufak bir şartımız da var. Ne diyelim, olur inşallah.
 
Ama yine de enseyi hemen karartmamak lazım. Çünkü Rekabet Kurumu kanunum değişmedi diye bu işin peşini bırakmıyor. Mevcut kanundaki yetkilerini kullanarak açtığı soruşturmaların da ödeme alanında sonuçları olması muhtemel. En son açılan Apple Soruşturmasını da bu bağlamda değerlendirmek gerekiyor.
 
Rekabet Kurumunun Apple’a Açtığı Soruşturma Duyurusundan Bir Şey Anlamayanlara İthafen
 
Geçtiğimiz günlerde Rekabet Kurumu resmi hesaplarından uzun bir açıklama ile Apple hakkında soruşturma açtığını duyurdu. Rekabet Kurumu, hesaplarımı takip edip bir şeyler öğrenmek isteyenler önceki kararlarımı ve raporlarımı okuyup da gelsinler, cahil ile işim olmaz modunda. O nedenle açıklamada belirtilenleri sadeleştirmek yine halk için ekonomi gazeteciliği yapanlara düşüyor. Rekabet Kurumu diyor ki;

  • Ben zaten Mobil Ekosistemler Sektör İncelemesi adı altında bir çalışma yaptım. Bu çalışma esnasında gördüm ki Apple, Türkiye’de uygulama geliştiricilere ödeme hizmetlerinin sunumunda birtakım kısıtlamalar getiriyor. Bu hoşuma gitmedi.
  • Hoşuma gitmeyen nedir diyecek olursanız, Apple uygulama geliştiricilerin kullanıcılarına ‘Apple üzerinden değil de şuradan ödeme yaparsan daha uyguna alabilirsin’  şeklinde bilgi vermesine ve alternatif ödeme kanallarına erişime getirdiği kısıtlama ilk sırada geliyor.
  • Yani Apple uygulama geliştiriciler için kendi ödeme sistemlerinin kullanımını zorunlu tutuyor ve diğer ödeme hizmet sağlayıcılarının burada verecekleri hizmetleri engelliyor.
  • Rahatsızlığım keşke bunla sınırlı kalsa ama kalmıyor, Apple uygulama içi satın almalarda da illa Apple Pay kullanacaksınız diye tutturuyor ve bu satın almalardan %30 (yazıyla yüzde otuz) komisyon alıyor.

 
Görüldüğü üzere Rekabet Kurumu Apple’ın uygulama geliştiricilerine kendi ödeme uygulamasını dayatması ve yapılan ödemeler üzerinden %30 gibi yüksek bir komisyon alması meselesi var.
 
Bu Konularda Rahatsız Olan Sadece Türk Rekabet Otoritesi Değil
 
Apple bu eylemleri ile sadece Türk Rekabet otoritesini kızdırmadı, başkalarının da öfkesine mazhar olmuş durumda. Mesela kendi evinde ABD Adalet Bakanlığı yanına 16 eyaleti de alıp Mart ayı içinde Apple hakkında türlü iddialarla dava açtı. İncelenen konular arasında üçüncü tarafların ödeme hizmetleri sunumunun kısıtlanması ve %30’luk yüksek komisyon oranları var. Bu %30 meselesinin aslında ABD’de geçmişi 2020 yılında Epic Games ile Apple arasında çıkan kavgaya dayanıyor. Epic Games birden bire cevvallik yapıp, ‘Ey Fortine oynayanlar, güncelleme yaptım, artık satın almalarınızda Apple Pay ya da Google Pay kullanmak zorunda değilsiniz, direkt bana ödeyin daha ucuza alın’ dediğinde  uygulama mağazalarından atılmıştı. Gelinen noktada kararlar karmaşık olsa da Apple’ın alternatif ödeme kanallarını engelleyemeyeceği belirtildi desek yanlış olmaz.
ABD’de yaşanan hikayenin benzeri AB’de Spotify üzerinden yaşandı ve Apple AB Komisyonu’ndan 1,8 Milyar Euro ceza yedi.
 
Kapanış ve Saygı Duruşu
 
Eğer buraya kadar okuduysanız, sizlere gerçekten saygı duyuyorum. Bu devirde zor iş. Özet mahiyetinde de şunu söyleyeyim: Dijital ekonominin regülasyonu konusunda rekabet hukuku alanında önemli şeyler oluyor. Ödeme hizmetleri örneğinden görüldüğü üzere bunun tüketicilere de doğrudan etkileri söz konusu. Rekabet Kurumu kararları ile bu alanda varlık gösterse de kanun değişikliğinin daha geniş imkanlar sunacağı açık. AB örneği tam olarak bunu gösteriyor.

Bir Cevap Bırakın