20/12/2025
Blog

Yeni Büyük Dönüşümün Yenileri: Yeni İş Modeli, Yeni Mülkiyet Anlayışı ve Yeni Bölüşüm

  • Aralık 2, 2025
  • 0

1/11/2024 Dijital dönüşümü, insan, ekonomi ve devlet eksenin anlamaya çalıştığımız yazı / podcast serisinin ikincisindeyiz. Serinin buradan ulaşabileceğiniz ilkinde içinden geçtiğimiz dönemin yalın bir dijital dönüşüm olarak nitelendirilemeyeceğini, üretim yapısından

Yeni Büyük Dönüşümün Yenileri: Yeni İş Modeli, Yeni Mülkiyet Anlayışı ve Yeni Bölüşüm

1/11/2024

Dijital dönüşümü, insan, ekonomi ve devlet eksenin anlamaya çalıştığımız yazı / podcast serisinin ikincisindeyiz. Serinin buradan ulaşabileceğiniz ilkinde içinden geçtiğimiz dönemin yalın bir dijital dönüşüm olarak nitelendirilemeyeceğini, üretim yapısından sosyal yapılara kadar her alanda yeni bir dönem anlamına geldiğini ifade etmiştik. Karl Polanyi’den de esinlenerek bu dönemi ‘Yeni Büyük Dönüşüm’ olarak nitelendirmiştik. Bu yazıda Yeni Büyük Dönüşümün ekonomik detaylarına göz atacağız. 

0’dan 100’e


Toplumları etkileyen dönüşüm süreçleri genellikle zamana yayılsa da Yeni Büyük Dönüşümün öncekilerle mukayese kabul etmez derecede hızlı ilerlediğini gösteren net göstergeler var. Örneğin, McKinsey tarafından yapılan 2024 tarihli bir çalışma, ekonomide müesses nizamın yıkılması için 14 yılın yettiğini açıkça ortaya koymuş. ‘Yeni rekabet sahalarına’ (arenas) odaklanan bu çalışmada aralarında yazılım, yarı iletkenler, e-ticaret, tüketici elektroniği, finansal teknoloji ve biyofarmanın da bulunduğu 12 alana ilişkin ilginç tespitler var:

  • 2005 yılında global ekonomik kâr içinde bu sektörlerin payı %9 iken 2019’a gelindiğinde bu oran %50’ye ulaşmış. 
  • 2005-2020 döneminde diğer endüstriler yalnızca %4’lük bir büyüme gösterirken yeni rekabet sahaları %10 bileşik büyüme oranı (CAGR) yakalamış ve toplam piyasa değeri açısından %12’lik pazar payları 14 yıl içinde %34’e çıkmış. 
  • Daha ilginç olanı ise 2020’de bu sektörlerdeki toplam piyasa değerinin %33’ünün, 2005’te bu alanlarda bulunmayan şirketler tarafından oluşturulmuş olması. Yani 2005 yılında bulundukları sektörde global anlamda esamesi okunmayan şirketler 14 yıl içinde neredeyse trilyon dolar değerlemelere ulaşmış.


​Coğrafi keşifler, sanayi devrimi ya da kapitalizmin iktisadi hayata sirayet etmesi yüzlerce yıla yayılırken Yeni Büyük Dönüşüm asrında var olanın yıkılması sadece 14 yıl sürmüş. 


Yeni Teknoloji, İş Modellerinin Yükselişi ve Para Yakma Stratejileri


Yeni Büyük Dönüşümün bu denli hızlı olmasını mümkün kılan temel faktörlerden birinin, dijital altyapı ve teknoloji yatırımlarının giderek hızlanması olduğuna şüphe yok. Bulut bilişim, büyük veri, yapay zeka ve nesnelerin interneti (IoT) gibi teknolojilere yapılan yatırımlar ekonomik büyüme ivmesini inanılmaz biçimde hızlandırdı. Bu süreçte değişmeyen tek şey Ar-Ge harcamaları oldu. ABD’de 20005 yılında toplam Ar-Ge harcamalarının %62’si bu sektörlerde yapılırken bu rakam 2020 yılında da %65 seviyesinde gerçekleşti.

Bu dönüşümü hızlandıran bir diğer etken de yeni iş modellerinin ortaya çıkması oldu. Platform ekonomisi, abonelik modelleri, paylaşım ekonomisi ve çevrim içi pazaryerleri gibi iş modelleri, geleneksel iş yapma biçimlerinin, mülkiyet ve dağıtım yapılarının yerini alarak şirketlere benzersiz gelir kaynakları sundu. Konu ile yakından ilgilenenlerin duymaktan bıktığı bir örnektir mesela: dünyanın en büyük taksi işletmesinin bir tane taksisi; en büyük otel işletmesinin bir tane oteli yoktur denir. Kastedilen elbette Uber ve Airbnb. Platform ekonomisi sayesinde Uber, Airbnb gibi şirketler, varlık sahipliği olmadan devasa bir değer yaratabilir hale geldiler.  

Bu iş modelleri nasıl oldu da bu kadar hızlı büyüyebildiler sorunun temeline indiğimizde karşımıza 2008 krizi ve pandemi dönemindeki düşük faiz politikalarının çıktığını belirtmek mümkün. Merkez Bankaları tarafından basılan bedava para her şeyin rallisine yol açmakla kalmadı ve dijital ekosistemdeki tüm yatırımları da finanse etti. Bu dönemde çok ilginç şeyler oldu, mesela tarihte ilk defa kâr elde etmek işletmeler bakımından öncelik olmaktan çıktı. Temel amaç kâr elde etmek değil, daha fazla kullanıcı tabanına erişmek, daha fazla bilinmek ve toplam pazar hâkimiyeti elde etmek oldu. Böylelikle verinin gücüne erişmek mümkün hale gelecekti. Bu para yakma stratejilerine dayanan girişimleri doğurdu. Neydi bu strateji? Belirli bir hacme erişinceye kadar kâr düşünmemek, kullanıcı kazanmak ve pazar payını arttırmak.  2017’den pandeminin başına kadar geçen sürede dahiyane ‘para yakma stratejileri’ sayesinde bırakın kar etmeyi milyarlarca dolar para yakan şirketler değerlerini  %200 arttırdı. Bu sayede Elon Musk, Jeff Bezos gibiler kendilerinden önceki nesil zenginlerin katlandıkları hiçbir maliyete katlanmadan – bankaya borçlanmadan, hisse satışı gerçekleştirmeden ya da kâr etme baskısı hissetmeden – servetlerini tarihin hiçbir döneminde görülmemiş seviyelere çıkardılar. 

Bahsettiğimiz dönüşüm sadece rakamların büyümesinden ibaret değil elbet. Ekonomik yapı dönüşüyor, yeni mülkiyet alanları oluşturuyor, bölüşüm alanında bambaşka bir manzara yaratıyor. Örneğin, yeni rekabet alanlarında daha az sayıda ve devasa firmaların varlığı bir hakikat olarak karşımıza çıkıyor, bazı devlerin dominasyonu artıyor. Mckinsey’in çalışmasına göre toplam piyasa değeri 200 Milyar Doların üstünde olan şirketlerin payları diğer pazarlarda %15 iken yeni rekabet alanlarında bu oran %50 oluyor. Yani daha az sayıda firmanın yönlendirdiği yoğunlaşmış pazarlar ile karşı karşıya kalıyoruz. 

Ekonomik Yapının Dönüşümü: Tekelleşme, Pazar Yoğunlaşması ve Veri Sahipliği


Şimdi veri veri deyip duruyoruz, bunu biraz daha derli toplu izah edelim. Yeni Büyük Dönüşümde veri sahipliği meselesi en temel meselelerden bir haline geldi. Bu durum, bireylerin kimliklerinin dijital veri varlıkları olarak yeniden tanımlandığı bir çağ yarattı. Şirketler, bireylerden topladıkları verilerle tüketici davranışlarını öngörmekle kalmayıp, aynı zamanda onları yönlendirme gücüne kavuştu. Bu verilerin sahipliği meselesi, yalnızca kişisel mahremiyet ya da güvenlik konularıyla sınırlı kalmıyor; aynı zamanda ekonominin yeni itici gücünü de oluşturuyor. Artık veri, yeni bir sermaye türü olarak görülüyor ve dijital dünyada rekabetin merkezine yerleşiyor. Veri toplama ve analiz etme kapasitesine sahip şirketler, pazarlara yön verme gücüne kavuşurken, bu alanda bağımsızlığını yitiren bireyler ise farkında olmadan birer ‘ürün’ konumuna düşüyorlar. Bu yeni mülkiyet düzeninde, kimin veriye erişim sağladığı ve bu veriyi nasıl kullandığı, dijital ekonominin geleceğini şekillendirecek en kritik sorulardan biri olarak öne çıkıyor.

Üretim Faktörlerinin Değişen Rolü ve Bölüşüm Meselesi


İşin ilginç yanlarından biri Yeni Büyük Dönüşümün, geleneksel kapitalist ekonomide ihtiyaç duyulan üretim faktörlerine ihtiyaç duyulmadan, makineleşme olmadan ve ücretli emek girdisinden sınırlı ölçüde yararlanarak yapılmış olması. Ne demek şimdi bu? 20 yüzyılda zengin olmak istediğinizde makineye ve bunları çalıştıracak işçilere ihtiyacınız vardı. Ford’un yaptığı gibi üretim bandı yeniliği getirseniz bile bu daha fazla işgücü talebi anlamına geliyor; aynı zamanda ücretlerin de artmasına neden oluyordu. Zaten artan üretimin tüketime dönmesi için bu yüksek ücretler de bir gereklilik oluyordu. Yeni Büyük Dönüşümde ise makineleşme ihtiyacı önceki döneme kıyasla daha düşük, bir yazılım ve server ile iş görebiliyorsunuz. İşgücüne talep de daha karmaşıklaşmış durumda. Kalifiye işgücüne örneğin yazılımcılara talep artıyor. Bunu söylerken Chat GPT’nin etkisini ihmal ederek söylüyoruz elbette. Ama bunun ötesinde ihtiyaç duyduğunuz veri sağlama meselesini işgücü gerektirmeden halledebiliyorsunuz: Uygulamanızı bedava sunduğunuzda; uygulama mağazanıza geliştiricilerin uygulama yüklemesine ya da platformunuzda başkalarının mal ve hizmetlerini satmasına izin verdiğinizde ihtiyacınız olan veriyi diğerleri sizin için sağlamış oluyorlar.  Bir anlamda sizin bedava işgücünüz haline geliyorlar.  

Bu durumun kendisini en net olarak gösterdiği alanlardan biri de bölüşüm meselesi oluyor. General Electric, Exxon-Mobil, General Motors gibi artık geleneksel endüstri diyebileceğimiz alanlarda faaliyet gösteren şirketlerde maaş ve ücretler şirket gelirlerinin %80’ine tekabül ediyor. Yeni rekabet alanlarında faaliyet gösteren dijital devler ise gelirlerinin sadece %1’ini ve belki de daha düşük kısmını ücret ve maaş olarak ödüyor. Bunun nedeni yeni rekabet alanında faaliyet gösteren şirketlerin iş modellerinin çok sınırlı bir kısmının işgücüne dayanıyor olması. İşin çoğunluğu veri sağlayarak, uygulama geliştirerek ve içerik hazırlayarak milyonlarca insan tarafından yapılıyor. 

Charlie Chaplin’in Modern Times filminde insanın kapitalizm karşısında sıkışmışlığı makineler arasında sıkışan Şarlo karakteri ile simgeleştirilmişti. Yeni Büyük Dönüşüm zamanında ise insanlar ellerinde mobil cihazları ile bir sıkışıklık hissediyor gibi görünmüyor. Ama Nobeli de alan Daron Acemoğlu gibi kimi yazarlar alttaki zeminin kaydığını iddia ediyorlar. Durum gerçekten bu kadar kötü mü, yoksa Sanayi Devriminin başında pompalanan benzer korkular yine mi pompalanıyor? Diğer yazımızda/podcastimizde  bu konuya bakalım. 

Bir Cevap Bırakın