21/12/2025
Blog

Yeni Büyük Dönüşüm: Kakafoni İçinde Dijital Çağı Anlamak

  • Aralık 2, 2025
  • 0

31/10/2024 Hız ve İllüzyon: Zamanın Ruhunda Kaybolmak Muhtemelen siz de benim gibi zamana yetişemeyenlerdensizindir. En bildiğinizi düşündüğünüz alanda bile kafanızı bir başka yöne çevirecek olun, hop her şey

Yeni Büyük Dönüşüm: Kakafoni İçinde Dijital Çağı Anlamak

31/10/2024

Hız ve İllüzyon: Zamanın Ruhunda Kaybolmak


Muhtemelen siz de benim gibi zamana yetişemeyenlerdensizindir. En bildiğinizi düşündüğünüz alanda bile kafanızı bir başka yöne çevirecek olun, hop her şey değişiveriyor. Mesela, bir konu  popülerlik kazanıyor, herkes onla ilgili yazıyor çiziyor. Siz, “şunu ben de bir öğreneyim bakalım” diyecek oluyorsunuz, bi bakıyorsunuz konu dallanıp budaklanmış, sizin öğreneyim dediğiniz eskimiş bile. Üstüne bir de Trump seçilmiş, zaten artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacakmış. Böyle olunca, bildiğimizin yanıldığımıza yetmediği bir ortamda her konunun yarı aydını olarak kalakalıyoruz. 


Burda bir illüzyon yok mu sizce de? Gerçekten her şey bu kadar hızlı değişebilir mi? Mesela Türkiye gündeminin genellikle çok dinamik ve yoğun olduğunu düşünürüz. Fakat 30 – 40 yıllık bir perspektiften bakınca bunun bir illüzyon olduğu açık değil mi?. Bize yoğun gündem olarak görünen konular, aslında çözemediğimiz temel bazı meselelerin farklı hallerde tezahüründen başka bir şey değil. Ekonomi alanında bu durum daha net. Enflasyon, cari açık, kurlar, kayıtdışılık, vergilerin kompozisyonu ve ne olduğunu bir türlü çözemediğimiz yapısal reformlar ile ülkenin 40 yıllık ekonomi gündemini özetleyebiliriz. O halde zamanın ruhunda hız ve dikkat dağınıklığı olsa da değişmeyen ya da daha yavaş değişen bazı şeyler olduğunu da unutmamak ve odağımızı doğru belirlelemek lazım sanki. Esasa inmek ve özü anlamak her zaman kıymetli. O zaman illüzyonun dışında kalma ihtimalimiz artıyor.  



Dijitalleşme ile Gelen Kafa Karışıklığına Çözüm: Podcast
Ben bu illüzyonu son zamanlarda dijital ekonomi, dijitalleşme, yapay zeka gibi alanlarda çok hissetmeye başladım. Rahmetli Steve Jobs elimize iPhone’ları tutuşturup gittiğinden beri konuşuyoruz aslında bu dijital işlerini. Bir ara herkes birbirine “Veri yeni petrolmüş duydun mu” diyordu. Sonra Facebook Amerikan seçimlerine müdahale edince “ya acaba bu dijital şirketler çok mu büyüdüler” diye sormaya başladık. O arada AB çıktı “ben bu oyunu bozarım bunların alayını düzenlerim” diyip kanunlar çıkardı. Bi ara KVKK ve Dijital Pazarlar Yasası tartıştık, rekabet otoriteleri çıktı meydana esti gürlediler. Platform ekonomileri, geçit bekçileri / gatekeeper’lar havada uçuştu. “Bu şirketler şimdi ayvayı yedi” diye düşünürken kimi ekonomistler çıktı “geçmiş olsun iş işten geçti, bu devler sayesinde kapitalizm bile öldü artık teknofeodalizm asrına girdik” dedi. O arada Elon Musk ABD’de gölge Başkan oldu. Öyle oluca bu dijital devlere ne olacak konusunda kafalar iyice karıştı. Ve çoğumuz olayın en başında “veri yeni petroldür”de kaldık.   

Bu alan ile profesyonel seviyede ilgilenen biri olarak ben de zaman zaman kaybolmuş hissediyorum bu konularda. Ben tek olamam diye düşünerek, şunu en başından bir anlatalım diye yazmaya karar verdim. Sonra “bu yazığımı kim okuyacak, herkesin işi gücü var” diye düşünüp podcastini çekmem lazım dedim. Podcastimizin hikayesi bu. Derdimiz dijital dönüşüm kavramlarının esasına odaklanıp anlamak. Ekonomide değişenin ne olduğunu, bunun insanı ve devleti nasıl etkileyebileceğini konuşmak. Yeni bir şey söyleyecek miyiz emin değilim ama olanı olduğu gibi anlasak da kâr diye düşünüyorum. Bir de bu podcastleri kısa tutmak da lazım. Artık saatlerce birini dinleyecek sabrımız kalmadı. Bu podcast serisinde derdimizin ne olduğunu anlattığımıza göre artık konuya kısa bir giriş yapabiliriz. Gerçekten bir dijital devrim var mı, bu abartılıyor mu kısaca ondan bahsedelim.  



Bir Garip Değişim: Özgürleşme mi Teknofeodalizm mi?


Toplumların hayatını etkileyen büyük değişimler genellikle yavaş olur. O nedenle tanıklık ederken bu değişiklikleri anlamak zordur ve genellikle tarihin konusu olurlar. Örneğin Bartolomeo Dias gemisini Ümit Burnu’na sürdüğünde neyin başlamak üzere olduğunu anlamadığı için II. Bayezid’i suçlamak bu nedenle pek akıl kârı olmayabilir. Ama günümüzde yaşadığımız  ve temelinde dijital alemdeki devinimin olduğu değişim öyle yüzyıllara ihtiyaç duymadan göstere göstere oldu gibi. Ya da oldu ve bitti de biz ancak görmeye başladık. 

Bir değişim olduğu kesin, telefonlar elimizden düşmüyor, büyük şirketler hep dijital alemden çıkıyorlar. Peki bu abartıldığı kadar büyük bir değişim mi? Bu değişimi yüzyıllardır aşina olduğumuz otomasyon gibi  ‘dijitalleşme’ ya da ‘dijital dönüşüm’ diye özetleyip geçemez miyiz? Böyle yaparsak olayın esasını kaçıracağımızı belirten çok sayıda görüş var. Örneğin Noah Harari ya da Daron Acemoğlu gibi farklı alanlardan gelen önemli yazarlar bu değişimin dijital dönüşümü aşkın bir nitelik taşıdığı konusunda net fikirlere sahipler. Dedikleri özetle şu: Dijitalleşme üretim yapısını ve kapitalist örgütlenme biçimini esaslı olarak değiştiriyor. Arz ve talebi buluşturmaya çalışan Amazon gibi Google Play gibi platformlar kurmak artık sanayi tesisi kurmaktan daha karlı oluyor. Bu platformlar da hem kullanıcıların hem de satıcıların verileri ile beslendiği için altına hücum gibi veriye hücum devri yaşanıyor. O nedenle kapitalist sistemde görmeye alışık olduğumuzdan farklı iş modelleri görüyoruz. Bu dijital hizmetleri bedava kullanıyoruz mesela, Google haritalara para ödemiyoruz. Biz bunu böyle söyleyince birisi çıkıp ” bedava olur mu canım, sen verini satıyorsun, ürün sensin aslında” falan diyor. Sonra global ekonominin geneline bakıyoruz;  geleneksel pazar kurallarından farklı ve kazananın her şeyi aldığı pazarlar; veriye dayalı iş modelleri ekseninde kurulan imparatorluklar; ChatGPT gibi bilim kurgu filmlerinden çıkan yeni teknolojiler ve devleti aradan çıkaracağını iddia eden blok zincir teknolojileri görüyoruz. Tüm bunlar kaçınılmaz olarak ekonomide kaynak tahsisini – yani neye para harcandığını – verimliliği, insanı ve devleti esaslı biçimde etkiliyor. 20. yüzyılda olandan farklı bir ekonomik ve toplumsal yapı oluşturuyor.  Bu nedenle Yannis Varoufakis artık kapitalizmin öldüğünü, onun yerini “teknofeodalizmin” aldığını bile iddia ediyor; artık yeni derebeyleri, serfler ve köylüler var diyor.  



Karl Polanyi Perspektifinden Dijital Dönüşüm
Şimdi bu söylediklerimizi biraz kavramsallaştıralım. Bence bu değişimi Karl Polanyi’ninkine benzer bir yaklaşımla ele alırsak güncel gelişmelerden ari biçimde esasta neyin değiştiğini daha net görebiliriz. Polanyi büyük ve önemli bir iktisatçı ve sosyolog. 1944 yılında Büyük Dönüşüm diye bi kitap yazmış.  Kapitalizmin nasıl ortaya çıktığını ve neden ve nasıl her şeyi değiştiren büyük bir dönüşüm olduğunu anlatmış. Polanyi şunu diyor: Kapitalizmin öncesinde sosyal hayatın içine gömülü olan ekonomik ilişkiler kapitalizm ile birlikte ‘pazar’ kavramına evrildi; bu durum insanları ve doğayı piyasanın dalgalanmaları ile karşı karşıya bıraktı. Piyasanın etkilerini sınırlamak için devletlerin müdahaleleri gündeme geldi ve kapitalizmin krizlerini piyasa- devlet – insan ilişkisini esaslı biçimde değiştirdi. 



Sanırım günümüzde yaşadığımız değişim bu nitelikte önemli bir değişim. Kapitalizmin ortaya çıkması ile “kendinden menkul pazarlar” sistemi ekonomiyi, toplumu ve devleti nasıl dönüştürdü ise günümüzde geleneksel pazarlardan bağımsızlaşan ‘dijital krallık çağı’ da benzer şekilde ekonomiyi, toplumu ve devleti dönüştürüyor. Dolayısıyla dünün evdeki hesabı bugünün pazarına uymuyor. Bu gerekçe ile ben karşı karşıya olduğumuz durumu Polanyi’den esinlenerek Yeni Büyük Dönüşüm olarak nitelendiriyorum. 



Kazanç mı, Risk mi? Dijital Dönüşümün İki Yüzü
Öte yandan, bu dönüşümün toplumsal etkileri de oldukça geniş kapsamlı; önemli fırsatlar ve var oluşsal riskler iç içe. Yeni Büyük Dönüşümün verimliliği arttırarak ekonomik büyümeyi desteklediğini ve bireyler için yeni istihdam ve girişim fırsatları sunduğunu iddia eden de var; o iş öyle olmuyor diyip korku salan da. Korku salanlar ne diyor? Veriye hükmeden büyük dijital platformlar tekelleşiyor, hem ekonomiye hem sosyal hayata tahakkümleri artıyor. Dijital iş modellerinin veriye dayalı olarak şekillenmesi, bireylerin ekonomik hareketliliğini ve girişimciliğini kısıtlıyor. Bu yeni ekonomik düzen, yalnızca üretim ve tüketimi değil, gelir dağılımını ve toplumsal yapıyı da dönüştürüyor diyorlar.


Hangisine inanmalıyız ben de bilmiyorum ama büyük çoğunluğumuz bu dönüşümün kaçınılmaz olduğunu, artık geri dönülmez yollara girildiğini düşünüyor. Bunun yanlış olduğunu söylemek iddialı olur. Bu nedenle bireylerden, şirketlere ve devletlere kadar herkes dijitalleşmeyi, dijital dönüşüm hedeflerini konuşuyor; ABD’nin ve Çin’in başarısını hedefliyor. En başında söylediğimiz gibi bu kakafoni içinde yazı/podcast serisi ile biz konuya biraz serin kanlı bakmaya çalışacağız. Temel kavramları anlamaya, dönüşüm üzerine düşünmeye gayret edeceğiz. Belki yeni bir şey söylemeyeceğiz ama olanı anladığımızdan emin olmaya çalışacağız. Sonunda belki bizimki gibi ülkelerde Yeni Büyük Dönüşümde sanayi politikası ve diğer politikalar hakkında büyük laflar bile edebiliriz.

 

Yeni Büyük Dönüşümün etkilerini ekonomik göstergeler üzerinden incelemek iyi bir başlangıç noktası olur. Bana eşlik ederseniz bunu diğer yazımızda yapmak istiyorum

Bir Cevap Bırakın