Dijital ekonomi, son yıllarda baş döndürücü bir hızla büyüyor ve bu gelişim, rekabet hukukunun da köklü şekilde dönüşmesini zorunlu kılıyor. E-ticaretin, sosyal medyanın ve uygulama mağazalarının hayatımıza kattığı yenilikler sadece iş yapma biçimimizi değil, aynı zamanda rekabetin kurallarını da yeniden şekillendiriyor. Ağ etkileri, veri yoğun iş modelleri ve platform ekonomisinin yükselişiyle birlikte, düzenleyici otoritelerin dijital pazarlara olan müdahaleleri giderek artıyor. Dijital pazarlarda yaşanan bu dönüşüm, aynı zamanda yenilikçi iş modellerinin ve teknolojik gelişmelerin hızla yayılmasına da olanak tanıyor. Ancak, bu hızlı değişim bazı düzenleyici boşlukların oluşmasına ve mevcut yasal çerçevenin yetersiz kalmasına neden olabiliyor. Bu nedenle, rekabet hukukunun dijital ekonomiye uyarlanması ve yeni düzenlemelerin hayata geçirilmesi, adil ve sürdürülebilir bir rekabet ortamı sağlamak için büyük önem taşıyor. Bu yazıda, dijital pazarların neden özel bir düzenlemeye ihtiyaç duyduğunu ve geleneksel rekabet hukuku ile ilişkisini ele alacağız.
Dijital Pazarların Temel Özellikleri
Dijital pazarlar, çok taraflı platform yapısıyla diğer geleneksel pazarlardan ayrılır. E-ticaret siteleri, sosyal medya ağları ve uygulama mağazaları; kullanıcıları, satıcıları ve reklam verenleri bir araya getiren aracılık fonksiyonlarıyla öne çıkar. Bu platformlarda hem platform içi hem de platformlar arası rekabet dinamikleri göze çarpar.
Ağ etkileri, dijital pazarların en önemli özelliklerinden biridir. Kullanıcı sayısı arttıkça platformun sunduğu değer de artar. Ancak bu, “kilitlenme” (lock-in) denilen bir duruma yol açar; kullanıcılar ve iş ortakları platforma bağımlı hale gelirken, geçiş maliyetleri yükselir ve rekabetin önünde engeller oluşur.
Bir diğer önemli özellik ise veri odaklı rekabet avantajıdır. Dijital platformlar, büyük veri birikimiyle tahmine dayalı güç elde eder. Veri temelli giriş engelleri sayesinde, yeni oyuncuların pazara girmesi zorlaşır. Ayrıca algoritmik yönetim, fiyatlandırma, sıralama ve öneri sistemleriyle rekabetin şeffaflığı azalabilir; platformlar kendi ürünlerini öne çıkarabilir veya kullanıcı davranışlarını yönlendirebilir.
Dijital Pazarlarda Karşılaşılan Rekabet Sorunları
Dijital pazarlarda rekabet genellikle “winner-takes-all” (kazanan hepsini alır) yapısına sahiptir. Birkaç büyük platform; uygulama mağazası, reklam, satın almalar ve veri havuzlarıyla ekosistem üzerinde hakimiyet kurar. Bu güç yoğunlaşması hem kullanıcılar hem de rakipler açısından ciddi sorunlara yol açabilir.
Kendini kayırma (self-preferencing) uygulamalarında platformlar, kendi ürünlerini veya seçtikleri iş ortaklarını algoritmik olarak öne çıkarır. Örneğin, uygulama mağazalarında komisyon avantajları veya e-ticaret platformlarında sıralama manipülasyonları sıkça görülen örneklerdir.
Veri erişiminin sınırlandırılması ise rakiplerin veri kaynaklarına ulaşmasını engeller. API (uygulama programlama arayüzü) kısıtlamaları veya veri taşınabilirliğinin azaltılması, inovasyonun önünde önemli bir engel oluşturur. Algoritmik koordinasyon ise insan müdahalesi olmadan gerçekleşen fiyat paralelleşmesi gibi rekabet ihlallerine sebep olabilir; algoritmik şeffaflık eksikliği, otoritelerin bu ihlalleri tespit etmesini güçleştirir.
Son olarak, “gatekeeper” platformlar son kullanıcılara erişimi tekelleştirerek üçüncü tarafları platforma bağımlı hale getirir. Bu durum, platformun pazar üzerindeki kontrolünü daha da artırır.
Rekabet Hukukunun Dijital Pazarlar Karşısındaki Yetersizlikleri
Klasik rekabet hukuku yaklaşımları, dijital pazarların karmaşık yapısı karşısında çoğu zaman yetersiz kalıyor. Öncelikle, pazar sınırlarının bulanıklaşması ve ücretsiz hizmetlerin yaygınlaşması da pazar tanımını zorlaştırıyor.
Pazar gücü analizleri de dönüşüyor; artık sadece gelir veya pazar payı değil, veri gücü ve kullanıcı bağlılığı gibi yeni parametreler dikkate alınmalı. Davranışsal ekonomi etkileri ve teknolojik gelişmeler, rekabet otoritelerini daha karmaşık analizler yapmaya zorluyor.
Müdahale zamanlaması ise ayrı bir sorun. Geleneksel soruşturmalar dijital pazarlardaki hızlı değişime ayak uyduramıyor; geriye dönük müdahaleler çoğu zaman etkisiz kalıyor. Bu nedenle ex-post (ardıl) müdahaleler yerini ex-ante (öncül) düzenlemelere bırakmaya başlıyor.
Düzenleyici Yaklaşımlar: Dünya ve Türkiye Perspektifi
Avrupa Birliği, Digital Markets Act (DMA) ile dijital pazarları düzenlemeye yönelik öncü adımlar attı. DMA kapsamında “gatekeeper” olarak tanımlanan büyük platformlara veri paylaşımı, self-preferencing yasağı ve adil erişim gibi yükümlülükler getirildi. Bu düzenlemeler ex-ante yaklaşımın avantajlarını öne çıkarmaya ve rekabetin korunmasına katkı sağlamaya amaçlamakta.
ABD’de ise Federal Ticaret Komisyonu (FTC) ve Adalet Bakanlığı (DOJ), Google, Amazon ve Meta gibi dev platformlara karşı açılan davalar ve antitröst reform tartışmalarıyla yeni bir antitröst anlayışının temellerini atıyor. “New Brandeis Movement” etkisiyle platformların güç yoğunlaşması ve rekabeti bozucu davranışları daha yakından inceleniyor. Elbette ABD siyasetinde yaşayan hızlı gitgeller ve değişimler sebebiyle de ciddi bir paradigma değişiminden söz etmek bugün itibariyle pek mümkün değil.
Türkiye’de ise Rekabet Kurumu’nun dijital piyasalar üzerine yaptığı çalışmalar ve yayınladığı “Dijital Piyasalar İnceleme Raporu” önemli bir kilometre taşı oldu. Son yıllarda Google, Trendyol, Meta ve Sahibinden.com gibi platformlara ilişkin alınan kararlar, Türkiye’de de dijital pazarların rekabetçi yapısının korunmasına yönelik ciddi adımlar atıldığını gösteriyor. Yakın gelecekte, Türkiye’nin ex-ante düzenlemelere daha fazla ağırlık vermesi bekleniyor.
Geleceğin Düzenleme Alanları
Yapay zekâ ve algoritmik denetim, rekabet otoritelerinin gündeminde üst sıralarda yer alıyor. Teknik şeffaflık gereksinimleri ve uyarlanabilir algoritmaların yarattığı rekabet riskleri, platformların daha yakından izlenmesini gerektiriyor.
Veri taşınabilirliği ve veri paylaşımı zorunlulukları ise dijital pazarların daha rekabetçi hale gelmesi için kritik öneme sahip. Özellikle açık bankacılık gibi modellerin diğer sektörlere genişletilmesiyle birlikte, kullanıcıların verilerini diledikleri zaman kolayca taşıyabilmeleri sağlanmalı.
Ekosistem gücünün parçalanması tartışmaları da büyük platformların dikey ve konglomera entegrasyon risklerine karşı gündeme geliyor. İş birimlerinin ayrılması fikri, rekabetin artırılması ve inovasyonun teşvik edilmesi açısından gelecekte daha fazla konuşulacak gibi görünüyor.
Sonuç
Dijital pazarlar, geleneksel rekabet hukuku yaklaşımını aşan benzersiz bir yapıya sahip. Dijital pazarlardaki rekabet sorunlarının çözümü için sadece mevcut yasal düzenlemelerin güncellenmesi yeterli olmamaktadır; aynı zamanda yenilikçi ve esnek düzenleme yaklaşımlarına ihtiyaç duyulmaktadır. Özellikle platformların çok taraflı yapısı, ağ etkileri ve veri odaklı iş modelleri gibi kendine özgü dinamikler, klasik rekabet araçlarının ötesinde yeni analiz ve müdahale yöntemlerinin geliştirilmesini zorunlu kılmaktadır. Bu noktada, rekabet otoritelerinin proaktif bir şekilde hareket etmesi ve piyasadaki gelişmeleri yakından takip ederek hızlı çözümler üretmesi büyük önem taşır. Örneğin, platformların veri toplama ve işleme pratiklerinin düzenlenmesi, şeffaflık standartlarının yükseltilmesi ve algoritmik yönetim süreçlerinin denetlenmesi gibi alanlar, rekabetin korunması için kritik öneme sahiptir.
Dijital pazarlarda yaşanan hızlı dönüşüm, inovasyonun teşvik edilmesi ile rekabetin korunması arasında hassas bir denge kurulmasını gerektirir. Bir yandan, platformların sunduğu yenilikçi hizmetler ve teknolojik gelişmeler, tüketicilere daha fazla seçenek ve kolaylık sağlarken; diğer yandan, bu platformların pazar gücünü kötüye kullanmaları, yeni girişimciler ve küçük işletmeler için ciddi giriş engelleri yaratabilir. Bu nedenle, düzenleyici otoriteler hem tüketici refahını hem de piyasada adil rekabeti koruyacak politikalar geliştirmelidir. “Her işin başı adalet” sözüyle ifade edildiği gibi, dijital ekonomide adil bir rekabet ortamı yaratmak, uzun vadede sürdürülebilir büyümenin temel anahtarı olacaktır.
Öte yandan, dijital pazarlarda sınır ötesi işlemler ve uluslararası işbirliği ihtiyacı da giderek artmaktadır. Birçok büyük platformun faaliyet alanı ulusal sınırların ötesine geçtiğinden, ülkeler arası düzenleyici uyumun sağlanması ve bilgi paylaşımı kritik hale gelmiştir. Avrupa Birliği’nin DMA ve ABD’nin rekabet reformları örneğinde olduğu gibi, küresel ölçekte ortak standartların oluşturulması, dijital pazarlarda adil rekabetin sağlanmasına katkı sunabilir. Türkiye’nin de bu küresel gelişmeleri yakından takip ederek kendi düzenleme altyapısını güçlendirmesi, yerli girişimlerin rekabet edebilirliğini artıracaktır.
Sonuç olarak, dijital pazarların geleceği; esnek, yenilikçi ve teknoloji odaklı bir rekabet hukuku yaklaşımı ile şekillenecektir. Hem ulusal hem de uluslararası düzeyde işbirliği ve bilgi paylaşımı, dijital ekonominin sunduğu fırsatların en iyi şekilde değerlendirilmesini sağlayacaktır. Bu kapsamda, düzenleyici otoritelerin sadece mevcut sorunlara değil, aynı zamanda gelecekte ortaya çıkabilecek yeni risklere karşı da hazırlıklı olmaları gerekmektedir. Böylece, dijital pazarlarda hem tüketiciler hem de işletmeler için adil, şeffaf ve sürdürülebilir bir rekabet ortamı tesis edilebilecektir.
Bir atasözünde olduğu gibi; “Zaman her şeyin ilacıdır.” Dijital ekonominin hızlı değişimi karşısında, rekabet hukukunun da gelişmeleri takip ederek, dikkatli adımlar atarak biraz zamana bırakması şart.