21/12/2025
Makaleler

Üretken Yapay Zekâ Tabanlı Arama ve İçerik Keşfi: Hukuki Riskler Öneriler

  • Aralık 2, 2025
  • 0

Günümüzde dijital ekonomi, bilgiye erişim ve içerik keşfi alanlarında derin bir dönüşüm yaşamaktadır. Geleneksel arama motorlarından, yapay zekâ destekli yanıt üreticilere (örneğin Google SGE, ChatGPT Search, Perplexity) geçiş

Üretken Yapay Zekâ Tabanlı Arama ve İçerik Keşfi: Hukuki Riskler Öneriler

Günümüzde dijital ekonomi, bilgiye erişim ve içerik keşfi alanlarında derin bir dönüşüm yaşamaktadır. Geleneksel arama motorlarından, yapay zekâ destekli yanıt üreticilere (örneğin Google SGE, ChatGPT Search, Perplexity) geçiş süreci, yalnızca teknolojik bir gelişim değil; aynı zamanda rekabet hukuku bakımından çeşitli risk ve fırsatların ortaya çıkmasına yol açmaktadır. Bu yazıda, üretken yapay zekâ tabanlı arama sistemlerinin temel özellikleri, piyasa tanımıyla ilgili güncel tartışmalar, rekabet hukuku riskleri, düzenleyici otoritelerin yaklaşımları ve önerilen politika adımları ele alınmaktadır.

1. Dijital Ekonomide Arama ve İçerik Keşfinin Evrimi

Klasik arama motorlarında, kullanıcılar bir sorgu girdiklerinde, çok sayıda bağlantı sunulmakta; kullanıcılar aradıkları bilgiye bu şekilde ulaşmaktadır. Oysa üretken yapay zekâ tabanlı arama sistemleri, kullanıcıya doğrudan tek bir yanıt sunma yaklaşımıyla, bilgi akışını yeniden şekillendirmektedir. Bu yöntem, içerik sağlayıcılarının görünürlüğünü azaltmakta ve haber siteleri, bloglar ile ticari platformlar açısından trafik kaybı riskini gündeme getirmektedir. Dolayısıyla dijital ekonomi, bilgiye erişim biçiminde köklü bir değişimden geçmektedir.

2. Üretken Yapay Zekâ Arama Sistemlerinin Temel Nitelikleri

Üretken arama sistemlerinin öne çıkan özelliği, geleneksel çoklu bağlantı yaklaşımı yerine, doğrudan ve tek bir yanıt üretmeleridir. Bu “tek yanıt mimarisi”, kullanıcıların bilgiye hızlı ve kolay erişimini sağlamakta; fakat içerik sağlayıcılarının kaynak olarak görünürlüğünü önemli ölçüde azaltmaktadır. Model-temelli sıralama (L-Layer Ranking) ile arama sonuçları, klasik algoritmalardan farklı olarak, mevcut verilerden yeni içerikler üretilerek sunulmaktadır.

Buna ek olarak, büyük ölçekli yapay zekâ modellerini geliştirme kapasitesine sahip sınırlı sayıdaki şirket, veri ve ölçek ekonomilerinden kayda değer avantajlar elde etmektedir. Ayrıca, cihaz, tarayıcı ve işletim sistemi seviyesindeki varsayılan entegrasyonlar, bu sistemlerin rekabet avantajını daha da pekiştirmektedir.

3. Piyasa Tanımıyla İlgili Yeni Tartışmalar

Üretken yapay zekâ tabanlı arama sistemlerinin yükselişi, piyasa tanımı noktasında yeni tartışmalar ortaya çıkarmaktadır. Mevcut durumda pazar hâlâ “arama motoru hizmetleri” olarak mı tanımlanmalıdır, yoksa “yapay zekâ yanıt motorları” şeklinde yeni bir pazar kategorisi mi oluşmuştur? Ayrıca, eğitim verisi, reklam, içerik üreticileri ve e-ticaret yönlendirmeleri gibi tamamlayıcı piyasalar da bu yeni ekosistemin önemli bileşenleri hâline gelmiştir.

Klasik iki taraflı pazar yapısı (kullanıcı ve reklam verenler) zayıflarken, içerik sağlayıcılarının rolü ve gelir modelleri de yeniden tanımlanmaktadır. Bu da pazar dinamiklerinde temel değişimlerin habercisidir.

4. Rekabet Hukuku Riskleri

Üretken yapay zekâ sistemleri, önemli rekabet hukuku risklerini beraberinde getirmektedir:

Pazar Gücünün Artması ve Ağ Etkileri: Büyük modellerin ölçek avantajları ve varsayılan hizmet olarak sunulması, marka bilinirliğini artırarak pazar gücünü pekiştirmektedir.

Veri Toplama ve Model Eğitimi Kaynaklı Riskler: İçerik sağlayıcılarının verilerinin izinsiz veya yetersiz lisanslarla kullanılması, tedarik zincirinde ikiliklere ve rekabetin zayıflamasına neden olabilmektedir.

İçerik Tedarikçilerini Devre Dışı Bırakma: Trafik kaybı ve “sıfır tıklama ekonomisi”, içerik sağlayıcılarının pazarda rekabet edememesine yol açabilir.

Kendini Kayırma (Self-Preferencing): Modellerin kendi bağlı hizmetlerine öncelik tanıması, özellikle şeffaflığın düşük olduğu çıktılar nedeniyle rekabet bakımından risk oluşturmaktadır.

Geçit Bekçisi (Gatekeeper) Riski: Arama sonuçlarının filtrelenmesi, bilgiye erişimin tekelleşmesine ve içerik sağlayıcılarının bağımlı hâle gelmesine sebep olabilmektedir.

Fiyatlama ve Reklam Pazarına Etkiler: Reklam gelirlerinin yeni kullanıcı arayüzlerine kayması, küçük aktörlerin rekabet gücünde azalmaya yol açabilmektedir.

5. Rekabet Otoritelerinin Yaklaşımları

Bu risklerin artmasıyla birlikte, ulusal ve uluslararası rekabet otoriteleri de üretken yapay zekâ sistemlerini yakından takip etmektedir. Avrupa Birliği Komisyonu, Dijital Piyasalar Yasası (DMA) kapsamında “geçit bekçisi” statüsündeki platformların yapay zekâ entegrasyonunu denetlemekte; ABD Federal Ticaret Komisyonu (FTC), model eğitimi ve veri toplama süreçleriyle ilgili soruşturmalar yürütmekte; Birleşik Krallık Rekabet ve Piyasalar Otoritesi (CMA) ise temel modeller ve şirketler arası iş birliklerini incelemektedir.

6. Potansiyel İhlal Türleri

Mevzuat kapsamında, üretken yapay zekâ tabanlı arama sistemlerinin rekabeti ihlal edebileceği başlıca hususlar aşağıda belirtilmiştir:

Hakim Durumun Kötüye Kullanılması (Madde 6 / Article 102 TFEU): Kendi kendine kayırma, trafik akışının yönlendirilmesi, rakiplerin dışlanması ve veri erişiminin kısıtlanması gibi uygulamalar rekabet dengesini bozabilmektedir.

Anlaşmalar ve İş Birlikleri (Madde 4 / Article 101 TFEU): Büyük teknoloji firmaları arasındaki model geliştirme anlaşmaları ve veri paylaşımı konsorsiyumları, rekabeti kısıtlayıcı etkiler doğurabilmektedir.

Haksız Şartlar ve Ayrımcılık: İçerik sağlayıcılarla yapılan lisans veya trafik paylaşımı sözleşmelerinde adil olmayan koşullar uygulanabilir.

Bu yeni dönemde, rekabetin korunması ve sürdürülebilir bir dijital ekosistem sağlanması amacıyla çeşitli politika ve regülasyon önerileri gündeme gelmiştir:

  • Model şeffaflığının artırılması ve çıktı tarafsızlığı testlerinin uygulanması
  • Kaynak gösterme zorunluluğu ve veri kullanımına ilişkin açık kuralların oluşturulması
  • “Opt-out” mekanizmalarının geliştirilmesi
  • Telif ve lisans haklarının güçlendirilmesi
  • Erişim ve birlikte çalışabilirlik (interoperability) yükümlülükleri getirilmesi
  • Rakip modeller için gerekli veri setlerine erişimin sağlanması
  • Reklam ve trafik şeffaflığının artırılması ve içerik sağlayıcılarının trafik akışına erişiminin güvence altına alınması
  • Varsayılan hizmet düzenlemeleriyle, cihazlarda veya işletim sistemlerinde tek seçenek hâline gelmenin engellenmesi

8. Sonuç

Üretken yapay zekâ tabanlı arama sistemleri, dijital pazarların yeniden tanımlandığı bir dönüşümün habercisidir. Bu değişim, bilgiye erişimin demokratikleşmesi ve kullanıcı deneyiminin gelişimi noktasında önemli fırsatlar sunarken; içerik sağlayıcılarının güç kaybetmesi, bilgi akışının tekelleşmesi ve dijital pazarların yoğunlaşması gibi ciddi rekabet hukuku risklerini de beraberinde getirmektedir.

Bu bağlamda, rekabet otoritelerinin proaktif davranması, piyasa tanımının güncellenmesi ve sektöre özgü, dinamik regülasyonların tasarlanması büyük önem arz etmektedir. Şeffaflık, tarafsızlık, adil veri kullanımı ve birlikte çalışabilirlik ilkelerinin hayata geçirilmesi, hem inovasyonun teşvik edilmesi hem de rekabetin korunması bakımından zaruridir. Sonuç olarak, etkin bir denge kurulmadığı takdirde dijital pazarlarda kalıcı tekelleşme riski ortaya çıkabilir ve bu durum, bilgi toplumunun temel değerlerine zarar verebilir.

Bir Cevap Bırakın